9 Aralık 2012 Pazar

Abla Bebek Elif

Artık 1 yaşını dolduran Elif yavaş yavaş bebekliği arkada bırakıyor. Henüz tek başına yürüyemese de kenarlardan tutunarak ustalıkla yürüyor artık. Tek elinden tutulunca da sallana sallana yürüyor. Arada oturduğu yerden ayağa kalkma provaları yapıyor. Eller  ve ayaklar yerde, popo hava doğru kalkıyor sonra gövdenin üst kısmı biraz daha yükseliyor... derken ayağa kalkamadan kendini yere bırakıyor.

Çok anlamlı konuşamıyor hala. Ama sanırım konuşma provaları başladı. Hayatının aşkı babasına arada anlamını bilerek "baba" dediğini düşünüyorum. Arada aneane!! gibi sesler çıkararak bana seslenmeye çalışıyor. Bazen gel diye eliyle işaret ederken ağzından "gel" ve "deh" karışımı bir ses çıkıyor. Bu aralar almak ya da yanına gitmek istediği objeyi eliyle gösteriyor. Eliyle gösterirken de sanırım "bu" anlamına gelen "buyi buyi" diye bir ses çıkarıyor. Sabah erken saatlerde uyandığında ya da akşam yatmadan bu sesleri tekrar ediyor, el hareketlerii tekrar ediyor, adeta ders çalışıyor, prova yapıyor bizimki...Bir de 2-3 gündür anlatılan şeylere şaşırmaya başladı. Bazen ona bir şeyler anlatırken sevimli tiz sesiyle "aaaa... aaa" diye hayret tonu yüklü sesler çıkarıyor.

Geçen sabah baktım da müzik dinleme şekli de değişti. Önceden sadece ayaklarını sallayıp çırpıştırırken, bugün tek ayak sabit, diğerini yere vurarak tempo tutarken gördüm bizimkini ve şaştım kaldım. Şarkı söylediğim zaman şarkı biter bitmez söyleniyor yeniden şarkı söylemem için. Arada kendine has seslerle şarkıya o da katılıyor.

Evin içinde görmek istediği, karıştırmak istediği şeyleri tek tek gösteriyor artık. Eliyle yaptığı "gel gel" hareketini kullanarak yanına gelmemizi, onu kucağa almamızı veya istediği objeyi ona vermemizi vücut diliyle söylüyor bize.

Uykularımız azalmaya başladı. Normalde hem sabah uykusu hem de öğlen uykusu uyuyan Elif, artık sanırım gündüz uykusunu günde 1 sefere indirmeye çalışıyor. Daha fazla ilgi ve oyun istiyor. Özellikle haftasonları bizi yanında görünce ukuya direnebildiği kadar direniyor.

İkili oyunlarda artık daha aktif. Mesela "cee" oyununu biz balatmadan kendi başlatıyor birkaç aydır. Hatta uyku esnasında bile yapıyor. Sürekli elindeki objeleri bize ikram ederek oyunlar oynuyor. Bize bir şey veriyor. Alıp teşekkür ediyoruz ve sonra kendisine geri veriyoruz. Gülerek tekrar bize uzatıp oyun döngüsünü devam etiriyor. Çoraplarını patiklerini giymeye çalışıyor, saçlarını taramaya çalışıyor. "Çalışıyor" diyorum çünkü hala ayaklarını ve saçlarını tam olarak isebet ettirip işlemi tamamlayamıyor.

Artık kişiliği oluşmaya başlıyor ve hiç olmadığı kadar inatçı. Uyku, yemek, oyun gibi konularda kendisi karar vermek istiyor. İstediği olmayınca da benim mülayim kızım gidiyor, cadı bir kız gelip çığlık kıyamet ortalığı kasıp kavuruyor. 1-2 saniye sonra da tüm bunları yapan kendi değilmiş gibi kirkirdiyor.

Yalandan ağlamaları günden güne artıyor. Manzara hep aynı: gözler sımsıkı kapalı, ağız sonuna kadar açık, arada yalandan "aaaa haa haa aaa acaaaa deddde deee aaa...!"  benzeri yalandan sesler. Tabi ki gözler kupkuru:) Bu manzara karşısında arada dayanamayıp kopuyorum ben. Bazen benim güldüğümü görünce sinirlenip gerçek ağlamlara dönebiliyor bizimki.

Kısacası kızım büyüdü ve büyüyor. Bir gün bir bakacağım okula başlamış, bir bakacağım genç kız olmuş, bir bakacağım aşık olmuş ...derken bir gün yuvadan uçacak.

O yüzden diyorum ki: Bu kadar büyümek yeter, abla bebek ol yeter...






30 Kasım 2012 Cuma

İlk Yaş, İlk Dilek...

Sonunda Elif ilk yaşına girdi. Bundan tam 1 yıl önce henüz 5 haftamız daha var derken "Yeter artık, ben burada daha fazla durmak istemiyorum, çıkıp sizin yanınıza geliyorum" deyip aramıza katılmaya karar veren kızım tam 1 yaşına bastı geçen hafta...




Çekirdek aile ve bakıcı eşliğinde büyüyerek diğer insanlara karşı mesafeli durmakta ısrar eden kızım hala dayısının ya da dedesinin kucağında bile ağlamadan duramıyor. Bu yüzden doğumgününde nasıl davranacağını, kıyameti koparıp koparmayacağını merak ediyorduk.

Hanımefendinin eşref saatlerini yakalayabilmek için misafirlerimizi saat 16:00'da eve çağırdık ve pastanın mumunu saat 17:00'de söndürdük. Doğumgünü organizasyonumuzda bir sıkıntı çıkmadı. Uçan balonlarımız, süslemelerimiz sabahın erken saatlerinde yerlerini aldılar. Saat 13:30'da pastamız geldi. Evdeki diğer hazırlıklar da saat 15:00'te bitti. Elif'i giydirdik, süsledik ve misafirler beklenmeye başlandı.

Misafirlere karşı pek misafirperver yaklaşmasa da, en azından korktuğumuz kadar düşmanca da yaklaşmadı bizimki. Gelen hediyeler onu pek memnun etti.

Mumlar üflenirken korkup ciyaklamasın diye önceden başladık provalara. Elif'i doğumgünü konseptine alıştırmak için 1 hafta önceden her gün "iyi ki doğdun" şarkısı söylemeye başladım.

Pastamız geldi. Doğum günlerimiz arasında sadece 2 gün olan kızımla birlikte pastanın karşısına geçtik ve ben vekaleten muma üflerken, o beni izledi. Elif dilek tuttumu bilmiyorum. Ama ben onun adına yüzlerce dilek tuttum muma üflemeden...






24 Ağustos 2012 Cuma

9. Ay

Sevgili Günlük,

Bugün tam 9 ayım doldu. Dile kolay, 9... 1 senenin 3/4'ü. Yani bir yaşa giden yolun çoğu bitti, azı kaldı. Artık annemin deyimiyle "Abla Bebek" oldum diyebilirim. Her gün annemleri şaşırtmaya devam ediyorum.

Büyüdüm diyorum ama, büyük başın, derdi de büyük oluyor. Annem-babamdan ayrılmak gittikçe daha çok korkutıyor beni. Yabancılardan çok korkuyorum alıp götürecekler beni diye. Kadınlar neyse de, özellikle erkeklere uzak duruyorum. Dayımın bile kucağına gitmiyorum. Her iki dedemi de gördüğümde suratımı büzüştürüveriyorum, onlar da yeltenmiyor bile beni kucaklamaya. Şimdilik hayatımdaki tek erkek babam. Babam eve daha sık uğramadıkça erkeklere alışmam biraz zor olacak gibi. Yabancıların beni kucağına adıkları günün gecesinde acısını annemden çıkarıyorum. Geceleri çığlıkla uyanıyorum. Uykumda ağlıyorum. Umarım yakın zamanda bu korkularımı atlatabilirim...

Artık emeklemede çıraklık ve kalfalık dönemlerim geride kaldı, ustalık dönemine girdim. Sadece emekleme de değil. Artık yatağımın, koltukların kenarlarına tutunarak ayağa kalkabiliyorum. Hatta yine kenarlara tutunarak yan yan ilerleyebiliyorum.

İlk dişim çıktı. Herkes alt dişlerimi beklerken ilk dişim sol üstten geldi. Aynaya baktığımda çok havalı duruyor... Sıra şimdi alttaki dişlerimde sanırım.

Bu aya kadar fark etmediğim güzellikleri fark etmeye başladım çevremde... Çekmece denen bir şey var mesela... Adı üstünde çekince geliyor, itince gidiyor. İçlerinde de çok ilginç şeyler olabiliyor. Ama anneme yakalanmadan oynamam gerek, yoksa hemen uzaklaştırılıyorum çekmecelerden. Sonra, evde içinde dergilerin durduğu bir şey keşfettim. İçinde resimli bir kitap da var, üzerinde nedense annemin adı yazıyor. Gidip onları deviriyorum, içinden gözüme kestirdiğim kitapları çekip dişlerimi kaşıyorum, sayfalarını çekiştiriyorum... derken annem koşup elimden alıyor kitapları. Sonra prizler var dikkatimi çeken. Şimdiye kadar elleyip tadına bakma fırsatı yaklayamadım, çünkü sürekli prizlerle aramda bir engel oluyor. Televizyon kumandası, annemin telefonu, DVD player, annemin süt pompası en çok kurcalmayı, oynamayı sevdiğim nesneler. Babam gibi eletronik cihazlara özel bir ilgim var. Üzerindeki düğmelere basıp tatlarına bakmak çok hoşuma gidiyor.

Anneme cevap vermeye başladım. Onun taklidini yapıyorum. Bu sayede o da bana en çok sarf ettiği seslerin farkına varıyor. Mesela "gel" ve hayır anlamına gelen "cık" sesi. Annem ne yapsam "cık" diyor. Sonunda bu sesi ben de çıkarabilmeyi başardım. Annemin uzun uğraşları sonunda "ba-ba" demeyi de başardım. Sanırım bu sözcüğün arada sırada eve uğrayıp benimle onayan ve bana benzeyen şu sevimli adamla da ilgisi var. O yanımdayken çok kullanılıyor bu kelime... De-de'yi uzun üüredir söyleyebiliyorum. Bunların dışında "aba", "ada" da diyebiliyorum. Geçen gün anneme ilk kez elimdeki bir şeyi aldığı için çemkirdim. Tam saç fırçamla dişimi kaşıyacatım, annem çekti elimden aldı fırçayı, başladı vıdı vıdı "Yok ağzında yumurta var olmaz, bununla böyle saçlarını tarayacaksın" falan... Sanki bilmiyoruz! Benelimi uzattıkça o çekti fırçayı elimden. Ben de bir bağırdım, bir çemkirdim.

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Ne olur ıslak ıslak bakma öyle...

Gözlerindeki ilk çapaklanmayı 1 aylıkken yaşayan kızım, çapaklanma sorunuyla 1-1,5 ayda bir karşılaşır olmuştu. Gözleri kimi günler o kadar çapaklı oluyordu ki, gözleri tamamen kapalı uyanıyordu.
Çapak sorunundan kurtulmak için kullanmadığımız antibiyotik göz damlası, çay kompresi, ılık sular kalmadı. Göz yaşı kanalına yaptığımız masajlar da fayda etmeyince ve artık daha fazla antibiyotik damla kullanmak istemeyince tekrar doktorun yolunu tuttuk. Göz yaşı kanalı tıkanıklığı teşhisi konuldu ve müdahale edilmesine karar verildi. Sonunda iki hafta önce genel anestezi altında göz yaşı kanalları açıldı. Operasyon gerçekten doktorumuzun bilgilendirdiği gibi kısa sürdü. Anestezi sonrası Elif biraz perişan olsa da 7,5 ay boyunca kısık gözlerle ıslak ıslak etrafa bakan kuzucuk, artık daha güzel bakıyor etrafa...

Aşk yeniden, Akdeniz'in tuzu gibi

Zaten hamileliğimden beri kendisine aşık olduğumu bildiğim kızımla buluşmanın kalbimi nasıl çaptırdığını fark ettim bu hafta.
Gün boyu her fırsatta kızımın hasretini gidermek için telefonumda kayıtlı fotoğraf ve videolarını izleyen, gün içinde neler yaptığnı görmek için evdeki kameraya bağlanan ben, mesainin bitmesi yaklaştıkça kızıma kavuşacağım için kalbimin küt küt çarptığını hissettim. Yıllar önce babasıyla buluşmalarımız öncesinde kalbim böyle çarpardı. Şimdi artık kızım için çarpıyor. Öyle hızlı çarpıyor ki, işten eve gelirken evin eksikleri için markete bile uğramak istemiyorum. Buluşma öncesi son dakikalar geçmek bilmiyor... ve ona olan aşkım her gün çığ gibi katlanarak artıyor...ve dudaklarım kalbime eşlik ederek bir şarkı mırıldanıyor:

Aşk yeniden
Unutulmuş yemin gibi
Aşk yeniden
Hem tanıdık hem yepyeni
Aşk yeniden
Kendini yarattı kendinden...

20 Temmuz 2012 Cuma

Maharetli eller- Vol.2

Bu hafta Elif beni yine şaşırttı. Ellerimizle bir aşama daha kat ettik. Olay şöyle gelişti:

Mesaiye gitmek için saat kuran anne, sabah ilk alarm çaldığında telefonun üzerine atlar. Bu arada telefonu duyan ve hala anne-babasının yanındaki karyolasında yatan Elif de alarmı duyunca uyanmıştır. Anne, kızının uyanmasına aldırmadan, " ne de olsa ağlamıyor, bi 5 dk. oyalansın" diyerek biraz daha uyumak üzere alarmı erteler ve uyuklamaya devam eder.
Bir anda, yandaki karyoladan anneyi şaşırtan bir ses gelir. Anne yan atarfa döndüğünde gözlerine inanamaz. Geceleri yerinden kalkmadan kızına su verebilmek için karyolay bıraktığı suluk, kızının maharetli elleri arasındadır. Daha önce suluğun saplarından tutup zaman zaman suluğun ucunu kemiren Elif, bu sefer büyük bir ustalıkla suluğun her iki sapını da elleriyle kavarmış, coku cokur suluğunu emmektedir.

İşte böyle efem:) Kızım beni şaşırtmaya devam ediyor... Çok da güzel yapıyor...

5 Temmuz 2012 Perşembe

Hoşgeldin Mobil Yaşam :))

Bir süredir sağlı-sollu yuvarlanarak önündeki hedefe ulaşmayı başaran Elif, yaklaşık 1 haftadır ciddi emekleme çabası içine giriyor ama kendini ayaklarıyla ittirmek yerine elleriyle ittirdiği için geri geri gidiyordu. Tam olarak hala emkleyemese de, sonunda bugün ileri vitese geçebildi. Önce dirsekleri ve dizleri kırmadan köprü pozisyonuna geçiyor. Ardından büyük bir efor sarf ederek ayaklarıyla kendini ileri doğru ittiriyor. Artık her yöne doğru mobil bir bebek oldu...